Verum
Arkası bana dönüktü artık... Oyun bitmişti... Sahneden inerek yürüdü. Karşımdaki yükselen tepecikte durdu. Yapmamalıydım belki. Hayır, bugün değil! Şu an olmamalı! En güzel anılarında sakladığı ölüm aryasını izlemek zorunda bırakmıştı beni. Korku dolu bir tutku gizlenmişti o gecede sanki… Asla eski neşesini bulamayacaktı. Asla eski o olmayacaktı. Artık devrilebilirdi nehirler, düşebilirdi gökyüzü, tozu dumana katabilirdi tayfunlar… Geceyi de alıp yanında götürmüş gibi aydınlandı bütün orman. Öyle bir ışıktı ki bakmaya cesaret edemez hiçbir insan... Ama ben baktım, tam da kaynağına kaymıştı gözlerim. Göğü yaran bir gürültüyle inen kurşundan daha hızlı bir yıldırımdı bu. Tüm bedenini kaplamıştı kızın. Onu rahminde taşımış bir ana gibi sarmalayıp aynı hızla yok oldu. Bu hırçın oyunu yıldırımın, maskeyi parçalamıştı artık. Onu ilk kez o an tanıdığımı hissetmiştim. O neşesi oyunumuzun bozulmasıyla kaybolmuştu. Ciddi bir tavrı vardı bedeninin. Tozlaşan maskenin dağılan yarısında, asil dur...