Kayıtlar

Benim Yolum

Resim
  Kovuktan çıktığında aynı manzaraya bakıyordu yine ama sanki daha dingin, daha güzel. Birkaç adım ötesinde, ardında yükselen heybetli gövdeye gözü ilişti. Ve işte orada kemiksi beyazlık tüm bedenini sarmış, artık hiç olmadığı kadar farklı, neredeyse ölü sakinliğinde dimdik karşısında duruyordu. Ağacın ötesinde sivrilmiş çıplak kayalığın ışığı saklayan parıltısı gecenin içinde seçilebiliyordu. Zirveye doğru ağır adımlarla ilerledi. Eğim arttıkça meka-not bacaklar daha güçlü kırtlamaya başlamış kolluklardan destek almak zorunda kalmıştı. Kaygan kumul yamaçta serin rüzgarlarla tekinsizleşmiş ayak izlerine baktı. Burnunu kırıştırdı, başının arkasında minik bir rüzgârı yakalar gibi döndü heyecanla. Öyle bir sessizlikte süzülmüştü ki baykuş, unutulmuş eski bir anı gibi yok olacağını sandı. Glud ağacının kırık dalında bir kol boyu kanadını tararken bakışını fırlatmıştı o da. Tebessüm edip bir zafer işareti verdi gövdeyle bütünleşmiş kuşa. Yamacı aştığı sıra bir sis kümesi ormanın alçak k...

Başlangıç

Resim
  ‘Yeryüzüne fırlatılmış her öksüz -uğrunda bir ömür harcamaya hazır- kendisini beklediğine inandığı kutlu bir yol için yanıp tutuşur. Ancak ve ancak nihai sonda bir fikir, bir amaç veyahut bir can tarafından karşılanacağı ideali yolculuğu gerçek kılar ve sonunda yolcu yaratılmış tüm gözlerde, sayısız ufuklarda kabul görür çünkü gerçek kutsaldır. Çek kılıcını o halde cesur savaşçı. Metanetten döv ruhunu. İçine gir mağlubiyet damarlarının. Adım adım yüksel bilgeliğin merdivenlerinden. Kucakla engin karanlığı. Ve Korkma! Ölüm bile senin dostundur…’ Aslında bugün için şiddetli rüzgâr bekleniyordu, dolayısıyla dün yola çıkacaklardı ancak yolculuk günü evde bitmeyen bir sessizlik hâkim olduğunda geç kalmış fırtına gibi suskunluk dünü bugüne bağladı. Aracı Namina kullanıyordu. Torunu ise arka koltuğun diğer köşesinde bağdaş kurmuş çenesine yuva ettiği dirseğinden dışarıda akan manzarayı izliyor, tepeden baktığı irili ufaklı gökdelen çatılarını sayıyordu. Namina başının arkasındaki as...

(oh my) Eve

Resim
  ''Yarım porsiyon yedin, felç olup saniyeler içinde ölmeliydin. Ama buradasın. Düşündün, soluna baktın ama sağına değil ve atladın. Düşmanın oradaydı. Ölmen gerekirdi ama ölmedin. Tek başına üç baygın adamı fırtınadan korudun. Donman gerekirdi, hatta oksijensizlikten kendinden geçmeliydin ama olmadı. Dirim kafesine atıldın, o darbelerden sonra boynun kırılmalıydı ama rakibin ne kadar güçlü ve iri olsa da sen bir şekilde sağ çıktın, hem de gülerek. Düşmanın seni buldu, ölüm seni kıstırdı ama sana hiçbir şey olmazken adam kızardı. Sahi ya kaç bin voltluk vurmuştun ona? Dört sene boyunca durmadan yeni arayışlara geçtin. Ama bir şekilde her durağında yeni bir yetenek kazandın. Sıska ve boylu poslu halinde pek bir değişiklik olmadı ama kaslarını boğazına sarılan kollardan kurtulabilecek kadar kuvvetlendirdin. Böylece azılı düşmanını -her ne kadar benim tırnağım bile olmasa da- üçüncü defa da alt ettin. Serseri kuzenin eser kaçakçılığında tam bir tilki ama ağzı iyi laf yapıyor. Seni...

Nehir

Resim
Her seferinde birkaç kilometre daha yaklaşan en az on iki tane şimşek patlaması saymıştı. Yağmur da bir anda bastırdı. Bütün bu gürültüyü içinde de hissediyordu. Gece ormanı yutacak gibi ürkütücüydü ve güzel sayılabilirdi. Bir kulağı alabildiğine alacalı, orta boy davet çadırının dibinde beklerken, hemen ardında yağmurun akşam parıltılarını izliyordu. Penceredeki gölge oyununda beliren göbekli adam neredeyse her şeyi bastırır bir kükreyiş koyuverdi. Adamın sesini izleyen birkaç saniyede yerli kadın da uyumlu sesler çıkarmaya başladı. Yerinden hoplayarak korku ve tiksinti karışımı bir bakışla pencereden içeriye göz attı.  Şimşekler gün ışığının cılız bir taklidini sunarken korkunç bir siluette kimliğini belli etmiş, bu sefer kadının sesi, korku çığlığına dönüşerek adamın boş bakışlarına karışmıştı. Sırılsıklam kıyafetine aldıracak zamanı yoktu, önünü bile göremediği karmaşada gözlerini gömlek koluna sildi. Aniden bastıran yağmurla birlikte başlayan koşuşturmaların arasında, kalbinin...

Bölüm 2 - Aleksia

Resim
 Bütün yollar tanıdık geldiğinde...

Avcı

Resim
Dalgaların içinde yüzü güneşe dönük halde uzaklaşmaya devam ediyor. Kızıla kaçan bu sarı ışığın altında dalgalar mat bir aynaya dönüşüyor. Gökyüzünün koyu mavisini taklit ediyor deniz. Ve işte tam altında kendimi görebiliyorum. Ayaklarımın altından çekilen suyun tabanında bana doğru yaklaşan yüzünü tanıyorum. Gittikçe yaklaşıyor, büyüyor, ağzı, çenesi kaybolurken yalnızca bana ait olmayan gözleri kalıyor... İşte orada, geniş yapraklı otların ardında ışıldayan siyah ve parlak gözler düşleri ve tüm geceyi de yararak sonunda gerçek dünyaya geçmişti. Ben daha doğrulamadan üzerimden öteye savruldu. Olağandışı kükremesiyle ormanı bile ürkütmüş bu dört bacaklı varlık başından beri peşimdeydi. Üstüme atlayıp beni tüketmesi an meselesiydi. Hiçbir silah onu durduramazdı. Silüeti o kadar karanlıktı ki gecenin içinde rahat seçilebiliyordu. Sanki her şey ona karşıymış gibi bir rahatsızlık içerisinde başladığı işi bitirmeye yeltendi. Pantere benzeyen kafasını ona ait olmayan bir canavarımsı gövde ta...

Neden

Resim
"Tufanın parmak ucunda gezindiği bir bahçede büyüyen,                                                                                                                             Binlerce gülün göğe bakan yüzüne düştün. Göğe bakan yüzlerine düştün güllerin, Esrik bir ölümle gelen, bu sonsuz aşk ışığı için..."  ' 08 - Beşinci seferde                              karşıma çıkma cesaretini                                                  ...

Teklif

Resim
- Zamana ihtiyacım yok. Burada olmak zorundayım. Sen aradığına yaklaşmış olmalısın ama o ben değilim. - O hazır değil... - Sarmaşıkların arasından sana bakıyor. Onu görebiliyor musun? - Onu göremediğimi tekrar söylüyorum Rye. Kendi varlığının olup olmadığına bile emin değilim. - Kiminle konuşuyorsun Rye? - O da seni görmüyor... - Şu an onu görüyorum! - Neden gizleniyorsun? - Son kararın nedir Rye? - Ben... - Sen çoktan kararını vermişsin Rye...  - Beni neden kurtardın Rye? - Sen beni neden kurtardıysan o sebepten dolayı. -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Olağanüstülükğuikeritshipsel...  " Ah ona bakabilir miyim?" "Tabi ki." "Bütün kelimeler bunun içinde mi?"  "Hayır aslında o bir sözlük." "Hiç yukarıdan kendine baktın mı?" "Başkalarına yukarıdan bakmayı biliyorum ama bana göre değil." "Hayır bahsetti...

Ölüm Aryası

Resim
“Zihin genişlediğinde ne olur?” “Ben söyleyeyim?” “Öldüğünde…” “Büyürsün. Kaygıların bölünürken ruhun zihnini birleştirir. Kabuslar yok olurken kaybolan kalbin yerini sonsuz batan…” “Güneş alır.” “Evet.” “Güneş!” “Neden bunu yaptı?” “Çünkü ölülerin tanrısı yoktur!” “Sonsuza hapsetmek çözüm müydü?” “Korumak için…” “Kaosun karanlığı hiçlikten…” “Ama genişleyen her şey küçülüp başlangıcına ulaşmaya mahkûm.” “Onu tanıyor musun?” “Hayır.” “Ama sen tanımıyorsan kimse tanımaz…” “Tek bildiğimiz o bir yabancı. Ezelden gelme değilim. O? Kimse bilmiyor… Sır! Güneş bu kaosta savaşı başlatan ilk oldu… Yolundan gidilir mi bilinmez ama bu ağıt ezelden gelme!” “O nerede?” “Bilmiyorum ama, o çok yorgun…” “Sen Gece’sin, yani karanlık. Onu bir tek sen bulabilirsin.” “Ölülerin tanrısı yoktur!” “Hiçbir kutsal varlık buna cesaret dahi edemedi. Deneyen bütün tanrılar onlara katıldı.” “Bu hüzün bitecek mi?”...

Takip

Resim
Bunca zamandır aynı manzaraya baktığımı şimdi fark ettim. Çimenler vadiden gelen esintiyle birlikte dalgalanıyor. Gelincik çiçeklerinin arasında yol edinmiş üç serçe kuşu birbirlerini kovalıyor. Yaban arıları seçtikleri çiçekleri birer birer yokluyor. Gün ışığı ufuk çizgisinden nehir boyunca dalgalar halinde yayılıyor. İnce bir sızı olarak başlayan sırtımdaki çantanın ağırlığı omuzlarımdan belime doğru derin bir ağrı olarak iniyor. Durduğum yerde genişlediğimi hissediyordum. Sen de bilirsin insan yalnızca koşmak için durmuyor. Bazen durmak, küçülmüş dikenli bir geçmişi de yanına çağırıyor. İşte huzur arayanların beslendiği yemiş böyle tatlı ve acı oluyor. Tıpkı güney sularının kokusu gibi tüm bedenini sarmalıyor, seni büyütüyor, kocaman yapıyor. Yukarılara doğru uzadıkça gövden, bir parçansa seni aşağıda bekliyor. Bu yüzden zamanı geldiğinde geri dönüp bütünleşmek için tekrar küçülmen gerekiyor. Sanırım bu kadar yeter… Yürümeye devam edeyim. Yanıma on yedi günlük tam erzak aldım....